Yaralıyım, hep yaralı…
Yaşadığım dünyanın acıları, yaralarının acıları yüreğimi yakıyor.
Yüreğim yanık, devrik, kırık, acılı…
Yaşadığım dünyanın güzelliklerine, sevinçlerine susamışlığım yüreğimi yakıyor
Ah! Bu aydın olmanın dayanılmaz ağırlığı!
Zavallı ben!
X X X
Düşünsene!
Dünya bir zaman ne kadar büyük ve bilinmezdi.
Ya şimdi?
Bir köy sanki kocaman bir köy!
Birkaç günde altını üstüne getirebileceğin bir köy.
Bin yıl sonra mı?
Uzayda dolaşıp duran insan için, dünya, sadece atalarının ayak izini taşıyan bir küçük yer olarak kalacak!
X X X
UNUTULMANIN ACIMASIZLIĞI…
Ölümün yok ediciliğinden kim kaçabilir ki..
Yedisi, kırkı, elli ikisi, sene-i devriyesi…
Devriye nöbetleri.. Acıları anma günleri…
Oysa unutuluştan kaçış yok ki…
Balıklar arasında balığın, köpekler arasında bir köpeğin, kelebekler arasında kelebeğin, aslanlar arasında bir aslanın, yere düşen bir yaprağın yokluğunu kim fark eder ki…
SENİN FARKIN NE?
HİÇ!
X X X
Yağmuru hep sevdim.
Çocukluğumun o küçük camından seyrettiğim yağmur ne güzel yağardı…
Çiseleyen yağmurda, tozlu yolların yağmur suyunda koşturur, kağıttan yaptığımız gemileri yüzdürürdük..
Yağmur altında top oynamak…
Sırılsıklam…
Şimdi yine cam komşum oldu yağmur..
Sadece o kışkırtıcı sesini duyuyorum, ıslanmaya çağıran…
Yağmur bir de güzel yağıyor ki…
X X X
Her şeyi abartıyoruz.
Olmayan demokrasiyi de…
Yaşantımıza zarar vermeye, iç huzurumuzu bozmaya varan özgürlük ve demokrasi anlayışı ne kadar sakat, topal bir anlayıştır. Benim özgürlüğüm bir başkasına zarar veriyorsa o nasıl bir demokrasi, o nasıl bir özgürlükler anlayışıdır? Demokrasi ve özgürlükler kişiye göre değil, toplumun tüm bireylerine göre bir anlam, bir değer taşır.
Doğayı katletme, insana, insanlara acı verme anlayışını besleme demokrasiye, özgürlüklere sığar mı?
X X X
İyi ki şu çocuklar var!
Sesleri, koşturmaları, gülmeleri yaşamın süsü, hayatın, varoluşun nedeni…
Sesleri balkonuma geliyor..
İşte hayat orada!
Şu okul bahçesinde!
