Son yüzyılda dünyamızın içinde bulunduğu hızlı değişim hayatımızı kolaylaştıran birçok yeniliği beraberinde getirdi. Ancak bu değişim her zaman olumlu yönde olmaz, bazen de olumsuz yönde oluyor maalesef.
Bir yandan kontrolsüz ve aşırı nüfus artışı, düzensiz ve plansız kentleşme, diğer yandan "her ne pahasına olursa olsun" anlayışıyla gerçekleştirilen endüstrileşme nedeniyle, soluduğumuz hava zararlı gazlarla, su kaynakları endüstriyel ve kentsel atıklarla kirlenmekte, su ekosistemlerinde yaşamını sürdüren türler giderek yok olmaktadır.
Bütün bunlara ek olarak tarım topraklarının giderek azalması, akarsularımızın , göllerimizin , denizlerimizin ve su kaynaklarımızın giderek kirlenmesi, gıda ve beslenme sorunlarının artması sonucunu ve benzer olumsuzlukları da beraberinde getirmekte, hepimizin yaşamını da tehdit etmektedir.
Marmara Denizi’nin aşırı kirlenmesi de Türkiye’nin en önemli çevresel sorunu olarak acil gündem olarak önümüzde durmaktadır. Fosil yakıtların kullanımı, evsel atıklar, endüstriyel kökenli katı ve sıvı atıklar, tarımsal ilaç ve gübre kullanımından doğan kirlenmeler sonucu, oksijen yetersizliği ve deniz dibi canlı yaşamın ölüm fermanı olan MÜSİLAJ işte acil gündem bu. Türkiye için bir doğa mucizesi ve tamamı topraklarımız içinde kalan, nüfusumuzun nerdeyse yüzde 30-35’nin yaşadığı, Yedi büyük vilayetin ve Türkiye sanayisinin yüzde 60 ‘a yakın üretiminin hayat bulduğu Türkiye ekonomisinin kalbinin attığı bölge adeta.
Daha 2011 yılında TBMM’de bir araştırma önergesi ile sinsi sinsi yaklaşan bu Müsilaja köylü balıkçıların da salya dedikleri bu tehlikeye dikkat çekmiştim. 2021 yılı ilkbaharında önce Bütün Marmara Denizini adeta bir kabus gibi saran müsilaj bir dizi önlem alınması sonrası biraz durdurulabilmiş kontrol altına alınabilmişti. Ancak sonrasında Türkiye'de her şeyde olduğu önlemler gevşetilmiş, Marmara Denizi adeta kaderine terkedilmiş, sanayi atıkları, akarsular, şehir kanalizasyonları Marmara’yı zehirlenmeye, tabiri caizse fosseptik gibi kullanılmaya devam etmiştir.
Bandırma Onyedi Eylül Üniversitesi Denizcilik Fakültesi öğretim görevlisi Değerli bilim adamı Prof. Mustafa Sarı hoca aylardır bütün Türkiye’ye ve yetkililere haykırıyor, yetkilileri uyarıyor. Hemen hemen hafta geçmiyor ki dalış sonrası deniz çayırlarını ve pinaları örten müsilaj gösteren videoları yayınlamasın. Deniz yaşamının, canlılarının, Pinaların ve deniz çayırlarının koruyucu meleği gibi müthiş bir mücadele veriyor.
Türkiye'nin uluslararası öneme sahip Marmara Denizi göz göre göre kirletiliyor, Deniz canlı yaşamı var olup yok olma mücadelesi veriyor. Maalesef yetkililer bu durumu seyrediyor. 21. Yüzyılda 85 milyonun derin bir sessizliği, duyarsızlığı ile Bir Deniz kasten ve taammüden ölüme gidiyor.
Hükümeti ve Yetkilileri buradan bir kez daha yüksek sesle uyarmayı tarihi bir sorumluluk ve görev olarak görmekteyiz. Yaşanan bu kirlilik ve zehir karşısında, Tükenen ve artık canlı yaşamı yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan Marmara Denizimizi, balık ve diğer canlıların yaşamını korumak ve ekolojik sürekliliği için, ekosistemin korunması ve devamlılığı için, insanımız ve ülkemizin geleceği için, gerekli önlemlerin acilen alınması, artık vazgeçilemez, ertelenemez bir zorunluluk haline gelmiştir. 01.02.2025 Av. Namık HAVUTÇA 24,25,26.Dönem CHP Balıkesir Milletvekili