DOĞAN GÜVEN

Tarih: 07.10.2024 08:42

Memleketimi özledim!

Facebook Twitter Linked-in

Çeşmelerinden gürül gürül akan, Karadağ’lardan gelen buz gibi sularını kana kana içtiğim köyümü özledim.

Okul bahçesinde akşam geç saatlere kadar arkadaşlarımla top oynamayı, kirlenen çoraplarımı annem kızmasın diye saklamayı, komşu annenin toprak fırınlarda pişirdiği mis gibi kokan salçalı ekmeği yemeyi, uzun kış gecelerinde lüks lambanın ışığında ödev yapmayı, üşümeyelim diye Muhittin Abi’nin biz gelmeden önce içini tüplü sobayla ısıttığı “64 Ford” minibüsle okula gitmeyi, dedemin cumartesi günleri Lale Fırını’ndan getireceği sıcak simdi beklemeyi, Serpil Abla’mın aldığı kurmalı polis arabasını, Sibel Abla’mın bahçemizdeki erik ağacından inemeyişlerini, anneannemin kahvaltılarda zeytini katık etmem için yaptığı uyarıları, maşıngada yaptığı kabak tatlılarını, bayramlarda maile yaptığımız kahvaltıları, bayramlaşmaları, heyecanla şeker toplamaya gidişlerimizi, köy okulunun bahçesinde gençlerin uzaktan uzağa kesişmelerini, avlumuzda büyük bir heyecanla çelik-çomak, cicoz oynamayı, kar beyazı pamuk, altın sarısı buğday tarlalarımızda koşmayı, Uskan Çeşmesi’nde çok da başarılı olamadığım kavun satma girişimlerimi, utangaçlığımı, kısa süren ticaret hayatımı, nasibini arayan saksağanları kovalamayı, güneşin yakıcı sıcağı altında ter döken emekçileri bir nebze de olsa serinletmek adına su dağıtmayı.

Öğle arasında ahlat ağacının gölgesinde toprağa serdiğimiz gazete kağıdı üzerinde, çıkındaki zeytin-ekmeği, iri çekirdekli yerli karpuzun göbeğini, yakışıklı babamın bağ bıçağı ile dilimlediği bal gibi tatlı suları dirseklerimden süzülen Kırkağaç kavununu kulaklarıma kadar bulanarak yemeyi, Cemali amcayla diktiğimiz fidanları, annemin ördüğü “Haroşa” bordo kazağa ağzımı silmeyi, aralarında Hafız Emin’in yoğurdundan yapılmış kaymağı yeni terleyen bıyıklarıma bulaşan soğuk ayrandan içmeyi, çarpık tekerli, tamponu yerlerde sürüklenen Skoda marka, mavi renkli eski pikabıyla tarla tarla, düğün düğün dolaşıp, küçük şemsiyesi altında, topu beş kuruşa, Sığırcılı İsmail Amca’nın sattığı sade ve çilekli dondurmaları, Mehmet Amca’nın karışık, salçalı, kekikli tostlarını.

Pancar temizlerken hocanın oğlu Mustafa’yla Hasan Çavuş’un o leziz helvasını yeme yarışlarımızı, okul çıkışlarında, küreklerini ellerimiz nasır tutana kadar çektiğimiz kayıklarla limanda yaptığımız gezintileri, gecenin geç saatlerinde yediğimiz Göbel kokoreçini, ağzımızı her zaman tatlandıran höşmerimi, uçsuz bucaksız ayçiçeği tarlalarında polenlerini toplayan arıların ballarını, sıcacık ekmeklerimizi bandığımız Kapıdağ’ın zeytinyağlarını, Muhip Okay Abi’nin işlettiği Tepe Gazinosu’nda çocukluk aşklarımızla güneşi batırışlarımızı, Öztaylan Sütevi’ndeki buluşmalarımızı, mendirekte fenere kadar yaptığımız akşam yürüyüşlerimizi, gözünden öpersem, çapariyle tuttukları balıkları bedava vereceklerini söyleyen kıyı balıkçılarını, gırgırlardan aşırdıkları balıkları birbirlerinden kaçıran martıların bağrışmalarını, okuldan kaçışlarımızda gittiğimiz “Platin Bilardo” salonundaki çekişmeli turnuvalarımızı.

KEV Kemal Pireci Ortaokulu ve Şehit Mehmet Günenç Lisesi’ndeki öğrencilik yıllarımı, birbirinden değerli öğretmen ve arkadaşlarımı, Ali Toptan hocamızla “Cinçukuru Stadı”nın kum zemininde, dizlerimizin şırıl şırıl kanadığı okullar arası futbol maçlarımızı, yerel haberleri takip ettiğimiz “Gerçek” ve “Gürses” gazetelerini, çarşıdaki esnafın ayaküstü sohbetlerini dinlemeyi, “Beter”in amigoluğunda Bandırmaspor’un maçlarını izlemeyi, “Deli İsmail”in küfürlerini bile…

Fenni İslimyeli, Hüseyin Balyalı gibi siyasetçileri, Çetin Zeybek, Nihat Özbek gibi kanaat önderlerini, “Eşekçi Mustafa” amcanın esprilerini, köy minibüslerini beklerken, “Çiçek Pasajı”ndaki hoş muhabbetleri, “Arasta”daki ayakkabıcıların çekiç seslerini, şehrin üzerinden büyük gürültüyle geçen uçakları, “Koçkoçan Çeşmesi”nden su içmeyi, belediye halindeki akvaryumculardaki “Beta” balıklarını saatlerce izlemeyi, Livatya’nın rüzgârını…

Kısacası samimi arkadaşlıkları, dostlukları, saygıyı, sevgiyi…

Çocukluk ve gençlik yıllarımın geçtiği, yüzlerce anı biriktirdiğim ve hiç aklımdan ve kalbimden çıkarmadığım güzel memleketim BANDIRMA’yı çok özledim.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —