19’uncu yüzyılın sonları, 20’inci yüzyılın başları.
Osmanlı, cehalet, yoksulluk, yolsuzluk gibi bin bir sorun ile uğraşırken bir gün, Anadolu’daki mutasarrıflıklardan birine, İstanbul’dan bir yazı gelir:
“Vilayetinizde ne kadar mevaşi var, bildirin.”
Yazıyı alan cahiller, mevaşinin, “davar, koyun, keçi, sığır gibi tarım hayvanı” olduğunu bilmiyorlar.
İçlerinden biri uyanık, “Mevaşi, herhalde savaş ortamında özveride bulunmuş kahraman” demek gerek diye düşünüp, İstanbul’a cevabı yazıyor:
“Müftü hariç, hepimiz mevaşiyiz!”