HİKMET UYANIK


Müslüman mahallesinde satılan salyangoz olmak

Müslüman mahallesinde satılan salyangoz olmak


Hiç “topluma aykırı” davranışlarından ötürü dışlandın veya hor görüldün mü? yalnız davranışlar değil; giyimin, konuşman, davranışların, dış görünüşün ya da oldum olası kabul ettiğin benliğin, hayattaki tercihlerin, fikirlerin, hayallerin… oysaki bunlar seni sen yapan şey değil midir? seni sen yapan şeylerden ötürü dışlanmak hiç hoş bir şey olmasa gerek. bu durumda kendini kabul ettirmen gerekir, bu senin hayat mücadelendir. hatta bana kalırsa insanın kendini kabul ettirmesi birçok insanın direkt olarak hayat mücadelesidir ve kendini olduğun gibi, öz benliğinle kabul ettirmek istiyorsan “eski köye yeni adet getirmek” kadar “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” da gerekir.

köydeysen eski köye yeni adet getirmenin ya da şehirdeysen Müslüman mahallesinde salyangoz satmanın kolay bir şey olduğunu kimse söyleyemez. önce kendinle yüzleşirsin: acaba gerçekten bu muyum ben? acaba gerçekten bu mu olmak istiyorum? sonra düşüncelerini ifade etmeye başlarsın. bu durumda her türlü tepkiyle karşılaşmak olasıdır. son olarak da düşüncelerini eyleme dökersin. işte o anda benliğini yaşamış ve yaşatmış olursun. eğer sen de o müslüman mahallesinde salyangoz satmaya niyetlenenlerden biriysen kendini kabul ettirmen hiç de kolay olmayacaktır. bazen inadına devam eder, bazen pes eder, tuz ile karşılaşmış bir salyangoz gibi çekip gider, kendi kabuğuna çekiliverirsin.

salyangozlar da aynen dışlanan insanlar gibi kendi kabuklarına çekilirler. uzun aylar boyunca çıkmayabilirler, ta ki çok sevdikleri yağmur gelene dek. insan da sever yağmur yağınca ortaya çıkan kokuyu. penceresini açıp o müthiş kokuyu almak ister. arap kızları da belki bu yüzden camdan bakıyorlardır! zordur biraz salyangoz olmak, insanlar arasında pek istenmezsin. senin için ilaçlama yapar, üstüne tuz döker, iğrenirler senden. ölesiye nefret edilirsin. bunlar yalnızca Müslüman mahallesi için geçerli diye düşünme; hristiyan mahallesinde ise ancak tabakta sevilirsin, afiyetle pişirilip yenilirsin. yalnız insanlar değil kuşlar, küçük memeliler, kurbağalar ve senden büyük salyangozlar tarafından yenilmek de olasılıklar arasında.

bir salyangoz olarak Müslüman mahallesinde hermafrodit (çift cinsiyetli) olmak da kolay değildir. evet, salyangozların çoğu hermafrodittir ancak sevilmeme sebeplerinin bu olduğunu sanmıyorum. şimdiye dek tek cinsiyetli salyangozların sevildiğini gören pek yoktur. en iyisi salyangozların suda yaşamasıdır. tatlısu ve tuzlu su salyangozları gezegenimizde bulunur hatta birçok akvaryumcunun da akvaryumunda salyangozları misafir etmiş olması muhtemeldir.

bazen kozmetik endüstrisine kurban gidersin. sana dokunmaya bile iğrenirler ama kremini yapmayı ihmal etmezler. salyangozlar da birçok insan gibi yaralanır, zarar görür. bu yaraları onarmak için allantoin isimli maddeyi bolca üretirler. asıl amaçları kendi yaralarını kapatmaktır ancak insanlar tıpkı diğer insanlara yaptıkları gibi yarası olanın yarasına tuz basmayı ihmal etmezler. salyangozlarda bulunan bu maddeyi kullanarak krem üretirler. insanlar da birbirine böyle yapmıyor mu? yaraları olan insanların zaaflarını kendi yararına kullanmıyor mu?

 yalnız kozmetik için de değil, antik dünyada boya yapımı için de...! mor renk üretimi antik dünyada çok zahmetliydi. mor rengin ilk kez Fenikeliler tarafından kullanıldığı tahmin ediliyor. antik dönemlerde bir deniz salyangozundan elde edilen mor rengin üretimi diğer tüm renklerden daha zordu. morun ağırlığından daha fazla altına mâl olması, tarih boyunca bu rengin kraliyet ve imparatorluk rengi haline gelmesini de sağladı. Fenike ya da sur moru olarak da bilinen rengin dayanıklı olması, kumaştan kolay kolay çıkmaması ve güneş ışığına maruz kaldıkça parlaklığının artması da bu rengin zengin çevreler tarafından arzulanmasını sağlamıştı. İngiltere kraliçesi I. Elizabeth döneminde dahi yarım kilo mor boyanın değeri 1.5 kilo altın kadardı.(kaynak: bbc.com)

yine de salyangozlar mor rengi kadar “üstün” ve “aristokrat” bir hayvan değildir. ne de olsa, üstüne basılıp geçilen nice böcekten biri… hayır değildir. salyangozlar böcek değil, yumuşakçadır. evet, salyangozlar taksonomik olarak yumuşakçalar şubesinin bir üyesidir. Müslüman mahallesinde “yumuşak” olmak da pek hoş karşılanmaz doğrusu. hele hem yumuşak hem de hermafrodit olmak hiç hoş karşılanmaz.

hatta bu deyimi yanlış anlamıyla açıklamak da bir Müslüman mahallesinde salyangoz satma girişimi değil midir? bir zamanlar "boş işlerle uğraşmak, ticari anlamda zararlı bir iş tutmak" ile ilişkili bu deyim, şu sıralar artık "sonucu lince giden bir işle meşgul olmak, kendisi için hayra alamet olmayan işlerle uğraşmak" gibi bir anlama kaymıştır. madem Müslüman mahallesinde salyangoz satamıyoruz, siz iyisi mi internet üzerinden satın. hem daha çok alıcı çıkar hem de zabıta size mani olmaz. peki ya salyangoz mahallesinde Müslüman satsak?   -- haziran 2024, hikmet uyanık

YAZARLAR

  • BIST 100

    9367,84%-0,69
  • DOLAR

    38,43% 0,05
  • EURO

    43,78% 0,06
  • GRAM ALTIN

    4112,62% 0,32
  • Ç. ALTIN

    6589,61% -0,93
  • Pazartesi 16.2 ° / 4 ° Güneşli
  • Salı 14.2 ° / 5.1 ° false
  • Çarşamba 16.5 ° / 4.7 ° false

Balıkesir

28.04.2025

  • İMSAK 04:32
  • GÜNEŞ 06:06
  • ÖĞLE 13:11
  • İKİNDİ 16:59
  • AKŞAM 20:06
  • YATSI 21:34