Gözyaşımızın tarihi eskidir
Bitmedi, sürüyor hâlâ
Acımızı soğutacak ırmaklar kurudu
Hangi dağa bağırsak çığ çığ düştü figanımız
Ey kırılan dal, devrilen ağaç nasıl dayandınız
Ve sen Eyüp! Her yeni gün ışırken
Nasıl uyandın bağrında yepyeni bir kahırla
Hatırla
gök bizi sardı kundağına ilk günden beri
hep oydu gördüğümüz
hep oydu yürüdüğümüz
gecelerimiz rüyaları bekledi
gündüzlerimiz geceden kalanları
bir gözümüz yan yana sokulamadığımız dünyada kaldı
bir gözümüz yan yana gömülemeyeceğimiz dünyada
hadi ağlayalım
En eski kazılarda bulsunlar bizim de kafatasımızı
İçinde fosilleşmiş bir sürü tasa
yaşarken uğultusunu dinlediğimiz
Kanatları dökülen kuşlara dönmüşüz
Arınmışız bütün ‘gil’ lerden
Mutluluk Nazım işte o yerde
Belki ağır ağır belki birdenbire