Önder Balıkçı (YAKAMOZ)

Tarih: 23.04.2019 14:34

Öyküler ve yaşam

Facebook Twitter Linked-in

Türk Edebiyatı´nda en sevdiğim aşk öykülerinin başlarında, Sabahattin Ali´nin ?Değirmen?i gelir.

Çocukluk yıllarının önemli bölümünü Balıkesir´in Edremit ilçesinde geçiren ve Balıkesir Muallim Mektebi´ni bitiren Sabahattin Ali, Edremit´ten de söz ettiği bu öyküsünde, ?Atmaca? isimli bir çingenenin büyük aşkını anlatır. 1929 yılında yazılan bu öyküde kara yağız bir delikanlı olan ?Atmaca?, değirmenin çarklarından birine sağ kolunu kaptıran değirmencinin kızına ölesiye âşıktır. Sonunda, sevdiği kızla eşit olmak ve ona aşkını anlatabilmek için sağ kolunu kesip atar.

Sabahattin Ali, öyküsünün sonunda şöyle der:

?Çiçeklerin açtığı mevsimde, senin kollarına yaslanan ve çiçekler kadar güzel kokan bir vücutla uzak su kenarlarında oturmak ve öpüşmek, yoruluncaya kadar öpüşmek hoş şeydir?

Seni gördüğü zaman zalimce başını çeviren mağrur bir dilberin kapısı önünde ve ay ışığı altında sabaha kadar dolaşmak, bunu candan arkadaşlara ağlayarak anlatmak-söz aramızda-gene hoş şeydir.

Fakat sevgili, bir vücutta bulunmayan bir şeyi, kendisinde taşımaya tahammül edemeyerek onu koparıp atabilmek, işte adaşım, yalnız bu sevmektir.?

X         X         X

Son olarak Stefan Zweig´in, aynı kitapta toplanan üç müthiş öyküsünü okudum:

?Lyon´da Düğün?, ?İki Yalnız İnsan? ve ?Wondrak?

?Lyon´da Düğün?, Fransız Devrimi sırasında yaşanan kargaşa ve zulüm günlerinde ölüme yaklaşan insanlara umut aşılayan bir aşkın öyküsü. İnsanın içine işliyor adeta. 1993´te, kentte kurşuna dizilmeyi bekleyen karşı devrimcilerin toplandığı cezaevinde gerçekleşen tuhaf ama çok etkileyici bir öykünün finali de şöyle bitiyor:

?Hükümlüler yan yana sıraya dizildiler: Tek bir salvo atışıyla hepsi yere indirildi. Sonrasında askerler, bedenlerinden henüz kanlar akan ölüleri Rhône Irmağı´na attılar; ırmağın hızlı akıntısı kimsenin tanımadığı bu insanların yüzlerini ve yazgılarını bir anda yuttu. Sadece çiçeklerden yapılmış tacı sulara gömülen gelinin başından kolayca ayrıldı, dalgaların üzerinde bir süre anlamsız ve tuhaf bir halde sürüklendi. Sonunda o da kayboldu, onunla birlikte ölümün dudaklarından kurtulmuş ve hatırlanmaya değer aşk gecesinin hatırası da sonsuzluğun içinde kaybolup gitti.?

?İki Yalnız İnsan? da çok çarpıcı bir öykü. ?Çirkin Jula? ile bir ayağı sakat erkeğin, bir yalnızlık akşamında kesişen yollarında birbirlerini çok iyi anlamaları. Acı ve üzüntülerin, kısa bir süre için de olsa mutluluğa dönüşmesi?

?Wondrak? ise Zweik´in savaş karşıtı öykülerinden biri. Bohemya´nın küçük bir kentinde çirkinliğiyle sürekli alaylarla karşılaşan Ruzena Sedlak isimli kadının tecavüze uğramasının ardından doğurduğu çocuk sayesinde yaşama tutunmasını ama patlak veren Birinci Dünya Savaşı nedeniyle oğlunun askere alınması endişesi ve bunun gerçekleşmesiyle yaşadığı büyük yıkıntıyı anlatan öyküyü okurken, gözlerim yaşardı.

Zwek´in bu öyküleri, toplum dışına itilmiş karakterleri üzerinden insanlığın durumunu analiz ediyor. Tabii, karakterlerin başlarından geçenlerin ?yazgı? değil, insanlığın iflasını da gerçekçi bir biçimde ortaya koyarak?

Güzel öyküleri okumak, gerçekten çok ayrıcalıklı?

                                       23 NİSAN 2019 ÖNDER BALIKÇI


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —