Bu hafta sosyal medyada biraz fazla dolandım, sanatçıların, influencerlerin paylaşımlarını inceledim asıl altına yazılan yorumlar anneannemin tel dolabını aklıma getirdi. Kütahya porselen fincan takımının tel örgülü dolaptan çıkmak için bayram sabahını beklemesi gibi.
Sıkıntı tamda burada başlıyor. Gençlerimizin düşünceleri karışık açtıkları sanal hayatların içinde kaybolmuş, kolay yoldan para kazanıp, izledikleri havuz kenarı videolarından sonra yeni güne yenik başlıyorlar. Bu kadar kolay olmuyor. Kolay gibi sunulup büyük bedeller ödenip o havuz başına geçmeleri gerektiğini düşünemez olmuşlar.
Hayat emek ister. Her bir genç arkadaşımız, anneannemin Kütahya porseleni gibi kıymetli, o içimizdeki yeteneği dışarı çıkarmak için zaman gerekli, sabır gerekli, eğitim gerekli, sürdürülebilirlik gerekli.
Kolay kazanılan hayatlar bize misafirdir. Ev sahibi olmak için kendimize yatırım şart.
Sadece gençlerimiz etki altında kalmıyor tabii ki. İzlediği videolarda eşi tarafından bir kamyon arkası gül ile “seni seviyorum” diye haykırması biz kadınların beklentisini de yükseltiyor tabii ki. “Ben ben” diye mutfakta tarhana çorbasını yapmak eziyete dönüşüyor.
Kendi bedeninden iki beden küçük, yüzündeki kırışıklıkların porselene dönüştüğü resimleri izleyip kendini yetersiz zannetmeler günümüz çağının en büyük sorunu.
Bir karar vermek gerek, ya kendimizi geliştirip kendi hayatımıza bir beğeni atacağız yada ömrümüzün sonuna kadar beğenen olacağız.