Eğitimci yazar Soner Atabek yazdı


Rüşvet Yemeyen Fareler!

Rüşvet Yemeyen Fareler!


Rüşvet Yemeyen Fareler!

Ülkemizde onlarca katliam, onca felaket, onca haksızlık var ama biz hala birbirimizin acısına sırt çevirmeye devam ediyoruz. Bütün bu acılardan sonra toplumda yaşanan vurdumduymazlığa, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mantığına isyan ederken merak ettim: Bu kadar duyarsız, bu kadar merhametsiz olmak normal bir şey mi?

Fareler ve İnsanlar

Chicago Üniversitesi’nden Peggy Mason ve ekibi fareler üzerinde bir deney yapar. Fareler üzerinde yapılan deney ve bu deneyde ortaya çıkanlar, ülkemizdeki vurdumduymazlığı anlamak için çok önemli.

Bu deney Dünyanın en önemli bilimsel yayını olan Science’de yayınlandı. Deney çok basit: Araştırmacılar iki fareyi alıp birini dışarıdan kapısı açılabilir şeffaf bir hücreye hapsetmişler, diğerini ise hücrenin etrafında serbest bırakmışlar. Serbest fare hücre hapsindeki fareyi görüyor ama herhangi bir şey yapması gerekmiyor. Araştırmanın ilk bulgusu şu: Hücre hapsinde bir fare olunca serbest gezen farede huzursuzluk ve stres artıyor. Yani hiç tanımadığınız biride olsa ötekinin acı çekmesine şahit olmak huzur bozuyor. Ama asıl bulgu buda değil…

Araştırmacılar deneyi birkaç defa tekrarlayınca çok daha farklı bir şey oluyor: Serbest fare birkaç tecrübenin ardından, hiçbir ödül ya da öğrenme mekanizması olmadan kapıyı açmayı keşfediyor. Araştırmayı yürüten ekipten Dr. Bartal’ın açıklaması önemli: ‘’Biz bu fareleri hiçbir şekilde kapıyı açmak için eğitmiyoruz. Bu konuda hiçbir ön tecrübeye sahip değiller ve bu kapıyı açmak hiç de kolay değil. Ama ne zaman hücreye bir fare tıksak, dışarıdaki fare önce huzursuz oluyor, sonra deneme yanılma yoluyla bıkmadan usanmadan kapıyı açmanın bir yolunu buluyor’’.

Hiçbir beklenti olmadan yardım 

Araştırmacılar ‘’Acaba fareler gerçekten karşılıksız bir duygudaşlık ile mi yoksa hücredeki fareyi çıkartarak kendilerine sosyal bir fayda sağlamak için mi kapıyı açıyor’’? sorusuna da yanıt aramış. Bu tezi test etmek için de hücredeki farenin kapısı açıldıktan sonra onu doğrudan deney ortamından uzaklaştırmışlar. Buna rağmen dışarıdaki fare her seferinde yine yardım etmeye, kapıyı açmaya devam etmiş. Sosyal bir fayda beklemeden!

Rüşvet yemeyen fareler!

Araştırmanın devamı daha da ilginç. Acaba dışarıdaki fareye bir rüşvet verilse o fare yine yardım etmek ister mi? Araştırmacılar bunu ölçmek için yukarıdaki deney ortamına birbirinin aynısı iki kafes yerleştirmişler. Birinci kafese bir fareyi hapsetmişler, ikinci kafese ise farelerin çok sevdiği çikolata kırıntılarını koymuşlar. Şimdi sorayım: ‘’ Sizce dışarıdaki fare hangi kafese yönelmiştir?’’  Tahmin ettiniz! Serbest fare çikolatayı tercih etmemiş; yine gidip hücredeki fareyi kurtarmış. Araştırmacılar dışarıdaki farenin önce çikolatayı yiyip ardından diğer kafesteki fareyi kurtarabileceğini; ama bunu yapmadığını ve hatta serbest kalan fare ile çikolatayı paylaştığını birazda şaşkınlıkla ifade ediyorlar.

Bu deneyden çıkarılacak bir çok bilimsel sonuç olmasının yanı sıra bizde kendi payımıza düşen hisseleri almalıyız. Bir fare kendi cinsinin yaşadığı sıkıntıyı çözmek için her türlü yöntemi deniyor; ama biz insanlar ‘’ Her koyun kendi bacağından asılır’’ diyerek herkesi kendi acısıyla baş başa bırakıyoruz. Hatta o acıyı yaşamasına vesile oluyoruz. Yalan, dolan, rüşvet, koltuk sevdasına nice insanları harcıyoruz. İftira, dalavere, çekememezlik, ne ararsan var. Ne kadarda zavallıyız dimi? Bir fare kadar olamıyoruz. Her insan bir yanlışın varlığını ancak kendi başına gelince fark ediyor ya da öyle fark etmek işine geliyor.

O zaman da itirazı, feryatları, hak arama mücadelesi hep eksik kalıyor. Herkesin yapması gereken çabayı hiç kimse yapmayınca herkes ayrı ayrı mağdur oluyor.

Oysa bir fare ne olursa olsun kendi cüssesine, gücüne bakmadan bir çözüm arıyor. Bu çözüm aramanın nedeni de aslında yaşadığı huzursuzluk ve insanlardaki vicdan azabı bir nevi. Bu huzursuzluk onu çözüm aramaya itiyor. Bizde toplum olarak birçok konuda huzursuzuz. Birçok konuda vicdanımız kanıyor; ama bir çözüm üretecek edebe sahip değiliz henüz. Bu konuda azda olsa bir çaba var; ama biz fare gibi vicdanlı olamadık. Biz fare gibi samimi olamadık. Biz fare kadar olamadık.

Belki de bunun nedeni çabamızın az olması değil; bir kısım insanlarımızın çikolataya kanmayan fare kadar ahlaki olgunluk geliştirememiş olmasıdır.  Özetle, empatinin ötekine karşılıksız yardımın biyolojik bir temeli var. Biz bu temel üzerine başkalarının acısını görünmez kılan dinsel, ırksal, siyasal duvarlar örerek, ancak huzurumuzu kaçırmayı başarırız. Çünkü başkalarının acısını paylaşmayan, sevinci ve huzuru da çoğaltamaz.

Bunun üzerinde düşünmeye değer…

  • BIST 100

    9577,46%-1,12
  • DOLAR

    33,99% 0,29
  • EURO

    37,82% 0,63
  • GRAM ALTIN

    2822,85% 0,48
  • Ç. ALTIN

    4560,04% 0,75
  • Pazartesi 26.1 ° / 13.5 ° Güneşli
  • Salı 27.7 ° / 13.4 ° Güneşli
  • Çarşamba 26.8 ° / 13.1 ° false

Balıkesir

16.09.2024

  • İMSAK 05:12
  • GÜNEŞ 06:39
  • ÖĞLE 13:04
  • İKİNDİ 16:33
  • AKŞAM 19:19
  • YATSI 20:40