Eğer insanlara “utanmıyor musun?” dediğimizde, o insanların yüzleri kızarmıyorsa, o toplumda ahlaksal çöküntü dip yapmış demektir. O toplum, çağdışı, çürümüş, yozlaşmış, kokmuş bir toplumdur.
X X X
Ahlaksızlığın gururla anlatıldığı, sıradan bir şeymiş görüldüğü, yalancılık, hırsızlık ve kötü dilin kutsandığı bir toplum düzeninin sürgit yaşaması olası değildir.
X X X
Bu kokuşmuş düzenin insanlardan tek bir isteği vardır: BİAT ve İTİAT! Neden, niçin, kimler ve nereye kadar? İnsanın bilincinde oluşan sorular var oldukça hiçbir düzenin sonsuzluğu olamaz.
X X X
İnsanlar nefretle ve cezayla değiştirilemez. Eğitim-öğretimin yüklediği yetenek ve bilgi ile değişir insanların yaşamı. Aslolan eğitim ve öğretimdir.
X X X
Her türlü ahlaksızlığın sorgulanmadığı bir dönem…
Hırsızlık, yalancılık, adam kayırmacılık, haksızlık, hukuksuzluk…
İyi de nereye kadar sürecek bu tuzu kokmuş devlet düzeni?
X X X
Boğaziçi Üniversitesi’nden bir öğrenci şöyle diyor: “Dinlemediğimi düşünüyorum. Ülkem adına utanıyorum.”
Toplum ve devlet adına ne gerçek, ne acı, ne ders alınacak bir söz.
HEPİMİZ UTANMALIYIZ.
X X X
“Biz toprağa ya da tohuma değil, tohumu atan elimize bakacağız” der, Ece Temelkuran.
Sen iyilik, güzellik, çağdaşlık, devrimcilik, adalet ve dayanışma tohumunu toprağa atacak eller yetiştiresin. O eller olmadıktan sonra toprak ve tohum neye yarar ki?
X X X
İNSANA OLAN İNANCINI YİTİRME.
BU İNANÇ YİTİRİLDİĞİ GÜN, İŞTE O ZAMAN, BU GERİCİ, YOBAZ, İLKEL DÜŞÜNCE ve ERKE YENİLİRSİN.
Ülkemizi ve dünyayı güzel kuracağız.
Ozanın dediği gibi “BİR GÜN MUTLAKA!”
