Amerikalı yazar O’Henry’nin küçük bir öyküsünün adıdır “Son Yaprak”…
X X X
Genç kız verem hastasıdır. Gün be gün zayıflamakta, halsiz, isteksiz, iştahsız, bir şey yemeden, içmeden pencerenin dibinde yatmaktadır.
X X X
Mevsim sonbahardır. Doğanın sararıp solduğu, öldüğü şu hazan mevsimi. Camdan görünen bahçedeki tüm ağaçlar, yapraklarını bir bir dökmekte. Son yaprak düştüğünde o da ölecektir. Öylesine inanmıştır ki…
Her gün ziyaretine gelen ressam komşusundan, yaprakların resmini yapmasını ister. Yeşil, koyu yeşil, canlı. Yaprakların kendi hayat çizgisini vurguladığını söyler, böyle canlı bir tabloyu çok ister.
Pencereden bahçeyi gözlemleyen genç kız, ağaçta bir yaprağın kaldığını görür. Bir tek yaprak ve bir tek yaprak düşmez günlerce.
Gün gün genç kız iyileşir, yer içer, sağlığına kavuşur adeta. Bahçeye çıkar, o tek kalan yeşil yaprağı, son yaprağı görmeye. Ne görsün! O son yaprak, ressamın duvara dayalı dalda yaptığı yağlı boya şahane bir yapraktır.
X X X
Hayat, umuttur.
Umut bitti mi, hayat da biter. Eğer umut varsa, yaşama tutunan en küçük, cılız, kırılgan, bir dalı da olsa, yaşama umudu varsa, insan o umuda dört elle sarılmalıdır. İnsan, her sorun ve dertten kurtulma umudunu taşır, yüreğinin bir yerinde.
Umudun yüceliği ve sonsuzluğudur ki, insan soyunu en güçlü bir varlık kılmıştır doğada, toplumsal olaylardan, pandemilerden…
X X X
Metin Altıok’tan aldım:
“Yarın farklıdır bu günden,
Adı değişir hiç olmazsa,
Kara bir suyu geçiyoruz şimdilerde
Basarak yosunlu taşlarda
Sen bugünden yarına birazcık umut sakla”
“Tehlike büyüdükçe umut da büyür” demiş ya Hönderlin. Biz de umudu büyütelim her gün.
Yarın daha güzel olacak.
İnan.