Bir Turna anlatıyordu. Bir yandan dönerek sazın sesiyle kanatlarını çırpıyordu. Müzik, turnayı daha da coşturuyordu.
“Turnaların şahıyım ben. Turna deyin bana. Bembeyaz kanatlarımı açmışım dünyaya… Gökyüzünde süzülüyorum. Biz turnalar böyleyizdir. Dağlar görünüyor kanatlarımın altında.”
Dinleyin Turnalar
Dinleyin turnalar bir sualim var
Böyle bir ateşe yandınız mı hiç?
Bir hayırsız yâri kabe eyleyip
Pervaneler gibi döndünüz mü hiç?
Buncadır çıkamam gönül tahtına
Ben bahtımı katamadım bahtıma
Ölüm pençesine ecel atına
Günde yüz bin kere bindiniz mi hiç?
Bu derde düşenin sorulmaz hali
Öyle bir sevda ki yoktur emsali
Yavrusun yitiren kuşlar misali
Elleri boynunda kaldınız mı hiç?
Bir çift turna gördüm. Turnalar …
Türkülerin kuşuyum ben...
Bitti m'ola şam ilinin hurması
Gitti m'ola ala gözün sürmesi
Bağdat'ın Basra'nın telli turnası
Turna yârdan haber geldi eylenme
Aşına da Karac'oğlan aşına
Yeni değmiş on üç on dört yaşına
Irak değil ak pınarın başına
Turna yârdan haber geldi eylenme…
Karacaoğlan’ın türküsü turnalar…
Dermansızım derdinizden, yaralıyım elinizden,
Kurtulaydım dilinizden…
Leylim turnam, dertli turnam…
Anlat turnam sinemdeki dertleri, ooyyy turnam telli turnam, ooyy turnam can turnam…
Turnam nereye nereye? Hiç mi dönmezsin geriye, sitemim sana değil feleğe…
Oy turnam can turnam…
Gitme turnam, sarı turnam bu dağlar senin, gitme benim telli turnam bu bağlar senin…
Yüreğim yaralı turnam bu bağlar senin…
Turnaların diyarına bir selam götür…
Telli Turnam…
Kanadım kırık olduğu için uzaklara gidemedim. Burada kaldım. Bir gün kesinlikle döneceğim. Asla umutsuzluğa kapılmadım. Yapamam, başaramam, demedim. Uçmaya yeni başlamış yavrular gibi uzun süre kanat alıştırmaları yaptım. Yapıyorum...
Çok uğraştım. Bir düştüm, yeniden ayağa kalktım. Uçtum, uçtum… Kanatlarımı açarak dünyayı dolandım. Yeniden döndüm. Türkülerle, sevinçlerle döndüm aranıza…
Son umudum sendedir Turna kuşu…