Yalan söylemek kolay.
Gerçeği bulmak ve söylemek çok zor.
X X X
“Yalan günah mı?
Ben o günahı işlemeye her zaman hazırım. Yeter ki kitleler bana inansın.”
(G. Giorgion
Mussolini’nin İletişim Bakanı)
X X X
Gerçek mi?
Hayır.
Halk, gerçeği bilmemeli, o yalanlara inanmalı.
X X X
Hep yalan söyle.
Eğitimden ekonomiye, kültürden sosyal ilişkilere, dinden politikaya, bilimden iletişime…
Hep yalan söyle.
Yalanlar, gerçek olur.
X X X
“Öyle büyük yalanlar söyle ki, kitleler coşkuyla dinlesin, kendinden geçsin.
Yalan söyle.
Yalanlar, gerçeği örter.”
(Gobbels
Hitler’in Propaganda Bakanı)
X X X
Yalan yalan doğurmalı.
Gerçek mi?
O da ne?
X X X
Diktatörlükle, otokrasi ile yönetilen ülkelerde gündemi yalan belirler.
Yazımı Ataol Behramoğlu’nun notu ile bitireyim:
“Kendi payıma ben, yalanı söyleyenden çok, onları alkışlayanları kınıyorum. Ayıplıyorum. Hele kurumların işbirlikçiliği, suskunluğu, korkaklığı bu mazlum ülkenin güzel insanlarına yapılan en büyük kötülüktür. İşte gerçek olan da bu.”