FAZİLET KIRTAY (POSTALLI DENİZ KIZI)


Yama

Yama


Kalemimi sivrilttim,

Cümlelerimi devirdim;

Kulağımda yaşadıklarımdan küpelerim, 

Ayaklarım nalsız;

Hazırım…

Okul çıkışlarında iki sokak aşağıdaki evimize hızlı adımlarla gelirdim. Aşağısı diyorum, dik bir yokuşun denize bakan tepesinde yer alan okulum, yokuşun yarısına denk gelen sokakta olan evim. Aynı yokuş, kışın karlı havalarda buzlu olur, çantaları altımıza alır kızak yapar, çığlıklar eşliğinde kayarak, düşerek yuvarlanır, çantamız parçalansa da çocuk yanımız kuvvetlenirdi. Yokuşu aşağıya doğru indikçe deniz kıyısına ulaşılır, her akşam yemek sonrası ailece çekirdek külahı elimizde gazinolara inilir, çekirdek külahları bitince elimize dondurma külahını alarak gecenin ilerleyen saatlerine kadar korkmadan oyunlar sürerdi.

Okul çıkışı hemen eve giderdim dedim ya; o gün ilk defa sınıf arkadaşımın doğum günü için evine davet edilmiştim, sınıftaki diğer arkadaşlarımla birlikte. Eve gelince anneme, “Doğum gününe gideceğim” deyince hediye almaya yetecek paramız olmadığından, evdeki malzemelerden küçük bir hediye paketi yaptık. Sıra giyinmeye gelince yine dolapta ne varsa geçirdim üzerime. Koşar adımlarla evden çıkıp, kalbim deli gibi atarak yokuşu çıkmış Arkadaşımın apartmanının önüne gelmiştim. Beş yıldır aynı sınıftaydık, hangi apartmanda oturduğunu biliyordum ama ilk defa evlerine davet edilmiştim. Gerçi sınıftaki diğer arkadaşlarım da beni davet etmezlerdi evlerine. Davet edilsem gidebilecek miydim bilemiyorum derken asansörün durduğunu belli eden metalik sesini duydum. İçeri girdiğimde hangi kat olduğunu düşünürken elim, 7.‘ye gitti, son katta oturuyorlardı, başka numara yoktu ışıklı tabelada. 

Asansör sallanarak hareket ettiğinde ilk defa yalnız asansöre bindiğimi fark edip tedirgin oldum; keşke binmeyip yürüseydim. Kapıya gelip zile bastım. İçeriye girmek için ayakkabılarımı çıkarınca çoraplarıma takıldı gözlerim. Olamaz. Onları değiştirmeyi unutmuştum telaşla. Annem, yıpranan çoraplarıma kardeşimin küçülmüş çoraplarından kestiği parçalarla yama yapmıştı. Mavi çorabımın eskiyen yerlerine uyumlu olması için lacivertli, kırmızılı, üstünde geyik resimleri olan yamaların elle dikildiği belli oluyordu. Ayaklarım çabucak büyüdüğü için babamın eskiyen çoraplarının konçları kesilir, benim çoraplarıma eklenir, bana sağlam çorap olurdu. İlk defa yamalı çoraplarımı başka bir evde göreceklerini düşününce tüm keyfim kaçmıştı; üstelik hediyemde pekiyi değilken herkes çoraplarıma bakacaktı. İçeri girdiğim hâlde hayalet gibiydim. Sanki kimse beni fark etmemişti. Gelmeseydim diye düşünürken, odadaki herkesin hep bir ağızdan “iyi ki doğdun” şarkısını söylemeye başladığını, üzerinde on adet mum yanan pastanın üstü çeşit çeşit kurabiye, poğaça, böreklerin konulduğu tabaklarla dolu olan masada yerini aldığını görüp geç kaldığımı anladım. Alkışlardan sonra pasta yemeye sıra geldiğinde ben hâlâ hayalet gibi, koltukta bir köşede sessizce oturuyordum, gözlerim, çorabımın yamasındaki geyikteydi. Geyiğe binip uzaklaşmak istiyordum oradan.

Utancım geçecek sanıyordum kaçarsam. Ayaklarımı koltuğun altına saklamaya çalışıyordum, gözlerden uzak olsun, kimse fark etmesin diye. Pastayı bitirince elimdeki boş tabağı mutfağa götürmek için kalkınca çoraplarım, yamalarım ve ben birlikte yürüyoruz gibi hissediyordum. Ağır adımlarla mutfağa girdiğimde arkadaşımın anneannesi, “Aaa, senin çorapların ne güzel olmuş öyle, sana da yapalım kızım” deyince öyle şaşırmıştım ki yamalarımdaki kırmızı şeritler gibiydi yüzüm, alev alev yanıyordu. “Annem yaptı” diyebildim içime kaçan ses tonumla, az önceki utançtan eser kalmadan. Annemin el emeğinin, yamalarının beğenilmesine şaşırmış olarak odaya döndüğümde hayalet değildim artık, sohbete, hatta danslara bile eşlik etmiştim. Herkesten sonra geldiğim doğum günü partisinden herkesten önce ayrıldım. Eve yolu uzatarak geldim. Annemle yüzleşmeye hazır değildim.

Yama konusu çözülmüş olabilirdi ama bana hiç doğum günü partisi yapılmamıştı aklımdaydı. Bedenim on yaşında olsa da o anda aklım kaç onluktu bilemiyordum. Sadece çoraplarım yamalı değildi. Pantolonumun dizleri, kazağımın dirsekleri, rengine uygun bulunmuş yamalarla el emeği, göz nuru yamalıydı. Her yama, yırtığı, eskimişliği örtmeye yetiyordu gözlerde. Yamaları olanlar, yamalılarla arkadaş olurdu. Aklım kaç onluk demiştim ya. On yıllar katıldıkça yaşıma yamaları sevdim ben. Dünyanın en değerli kumaşını, KENDİMİ yamadım yıllarca. Hayallerim gerçekleşmedikçe açılan deliğe “şükret hâline” yaması diktim yorgun parmaklarımla. Oysa istediğim yavrukurt olarak bandoda trampet çalmaktı, çocuk aklımın hayaliydi işte. Öyle yama dikmiştim ki müziğe hiç dokunmadı parmaklarım yıllarca. Güzel resim çiziyordum, yarışmada derece bile almıştım. Pahalıydı resim çizmek diye suyla yamadım resim kâğıtlarımı.

Yaş aldıkça yamalar büyüdü. Eksilmedi. Elbisemde, kazağımda, pantolonumda, çorabımda yamaları sevemesem de kendi kumaşımdaki yamaları sevdim ben. Ne eksilse buldum eskisini, küçülmüşünü yamadım kendime. Yamayı yakıştırdı herkes bana. Kullanılmış giysiler, kullanılmış mobilyalar doldu evime. Yamalarımı söksem birer birer, hepsinden sıyrılsam, çıplak kalsam ilk doğduğum gibi. Haydi kendi diktiklerimi sökebilirim; ya başkalarının yakıştırıp diktiği yamalar?

Yama testinden geçemeyenler; ”Aaa, ne güzel çorap” diyecek kadar bilge bir kadının hatırına kabul ediyorum yamalamaya çalıştıklarınızı.

Yamalarımı beğenmeyenler; bana hiç doğum günü partisi yapamayan annemin hatırına kabul ediyorum yapamadıklarınızın yama halini.

Renkli yamalarımı çok hızlı döndürürsem beyaz görünür mü?

Deneyelim mi?

F.K.

1. Yavrukurt: izci çocuk

YAZARLAR

  • BIST 100

    10225,5%-1,28
  • DOLAR

    40,24% 0,10
  • EURO

    46,73% 0,23
  • GRAM ALTIN

    4320,23% 0,55
  • Ç. ALTIN

    6902,17% 0,00
  • Çarşamba 37.1 ° / 17.3 ° Güneşli
  • Perşembe 38.7 ° / 18.1 ° Güneşli
  • Cuma 35.8 ° / 16.6 ° Güneşli

Balıkesir

16.07.2025

  • İMSAK 03:59
  • GÜNEŞ 05:47
  • ÖĞLE 13:20
  • İKİNDİ 17:15
  • AKŞAM 20:42
  • YATSI 22:23