Antik dönemde zeytin ağacının kesilmesinin cezası ölümdü. Çünkü zeytin, hayatın ta kendisiydi.
Zeytin sıkılır, yağından yaralar iyileştirilirdi.
Meyvesi yenilir, şifa bulunurdu.
Sıcak havalarda gölgesinde oturulur, serinlik sağlanırdı.
Kuruyan dalları yakılıp, insanlar ısınırdı.
Zeytin, hep kutsal bir meyveydi.
Yağı, karanlık gecelere ışık olurdu.
Olimpiyat sporlarını kazanan sporcuların başına zeytin dalından taçlar takılırdı.
İmparatorlar, halk içine çıkarken, zeytin dalından taç takarlardı.
Yeni doğan çocuklar, zeytinin yağıyla kutsanırdı.
Zeytinyağı için ‘sıvı altın’ derlerdi.
Zeytin, ekmeğe katık olurdu.
Kırgınlar, dargınlar barışmak için birbirlerine zeytin dalı uzatırlardı.
Zeytin dala her zaman barışın sembolü oldu.
Hiçbir zaman ne savaşın sembolü oldu, ne de zeytin ağaçlarının kesilmesine izin verdiler.
Oysa günümüz zihniyeti binlerce yıl önce yaşayan insanlardan daha geri.
Hiçbir değerli maden, yüzlerce, binlerce yaşta olan o ağaçları yok etmeye değmez.
X X X
Yukarıdaki yazı, “Zeytin ve zeytinyağı üreticileri” sayfasında yayınlandı.
Zeytinlik alanların maden araştırmalarına açılması konusunun komisyondan geçtiği ve TBMM Genel Kurulu’na geleceği bir dönemdeyiz, yine.
Dileriz, genel kurulda sağduyu egemen olur ve bu yasa geçmez veya geri çekilir.