Hükümet konağı tarafından gelenler, meydana çıkmak için kıyıdaki yoldan yürürler, teknelerin yanaştığı tahta iskele ile Haydar Çavuş camiinin arasındaki dar yoldan geçerlerdi.
Eşsiz manzarayı kahvehaneler, faytonlar, dükkanlar, ahşap evler ve dalgakıranın açığında kayıklarında küçük ağlarını enva balıklarla dolduran balıkçılar süslüyordu.
Zahire tüccarı Steryanos’un yangından sonra Molos’ta yeni yaptırdığı üç katlı kagir konağının önündeki dar sahile kayıklar çekilirdi.
Konağın bodrum katı üzerine yapılmış yüksek tavanlı iki katı daha vardı. Bandırma’nın havası ve balıkları deniz kokuyordu.
1897’deki Türk - Yunan savaşının sarsıntısı ve yaşattığı acılar, Türklerin Rumlara olan güven duygusunu çok sarsmıştı. Yüzyıllardır aynı sokakları, aynı mekanları, aynı anıları paylaşanlar artık yabancılaşmışlardı.
Eski dostlar karşılaşınca, birbirlerinin kalbini göremeseler de tereddütle ve zoraki de olsa gülümsüyorlardı.
Yaşlılar gençlerin dedesini tanır, doğumunu bilirdi. Yaşanan çok şeyin yalan olduğu anlaşılsa da, acıların tam olarak silemediği güzel anılar sebebiyle arkadaşlıklar ve komşuluklar ister istemez devam ediyordu.
1905-1906 kışı her yıldan daha soğuk geçti. Ardından başlayan sıcaklar da, yürekleri kaplamış olan buzları çözemedi.