Sahil yoluna düşeyazdım mı,
Gözlerim takılıverir martılara…
Kimi denizin kıvırcık dalgalarında dinlenir, temizlenir durur,
Kimi poyrazın hafif serinliğine kanat açar,
Oynaşır durur rüzgârla,
Bir iki yaşlı martı da kurulur sandalın kıçına,
Bilge bilge bakar durur, izler genç martıları kıskanç,
Şair, denizle poyrazın muhabbetine dalar…
X X X
Akşamüstü…
Gündüzün yalnızlığını poyrazla paylaşan koca çınarlar şaşkın.
Şimdiyse binlerce serçe, gece konaklamaya çınarların dallarına doluşmuş.
Bir cıvıltı, bir cıvıltı…
Günün yorgunluğunu, muhabbetle, sevişmekle geçiştirmenin mutluluğu…
Bir telâş, bir telâş…
X X X
Çay bahçesi muhabbeti…
Kuş sesleri demli çaylara, kahkahalara eşlik ediyor.
Kadınların o güzel kahkahaları…
X X X
Şair de oturmuş bir yalnız banka…
Yalnız başına, karalıyor bir şeyler defterine…
“Yüzünden çıkardığım yollarda
Işık ve ateşle oynarız sevgilim
Ben uçurumlara yol veririm
Saçlarını kuyruklu yıldızlarla bağlarsın sen
Binlerce posta güvercini
Gözlerimden havalanır…
Sevgilim,
Bir ucu kuş bir ucu şiir”
X X X
Defterini cebine koyar şair…
Sanki ürkütmek istemezcesine doğayı,
Yaşlı martıları,
Uykuya dalan serçeleri,
Koyulur yola sessizce…
Kentin dar sokaklarında,
Alacakaranlığın boyadığı duvarlar arasında.
Elleri cebinde,
Dudaklarında bir sessiz türkü,
Yollar tanıktır yalnızca…