Deprem bir doğa olayıdır. Bu doğa olayına karşı tedbir alınmazsan. Oluşan deprem öldürür. İmar kanunu mutlaka gözden geçirilmelidir. Ve bazı katı kurallar konmalıdır. Zemini yumuşak ve sulak olan yerlere imar izni verilmemelidir. Geçirdiğimiz depremlerden ders almadık. Şu İzmir depreminden mutlaka ders alınmalıdır. Yıkılan binalardan birisinin yeri dere yatağı olduğu belirlendi. Önce şu 1999 Marmara depremine bir bakalım.
Bu depremde can ve mal kaybımız çok olmuştu. Depremzedelerin yaralarının sarılması için. Geçici olarak özel tüketim vergisi (ÖTV) kondu. AKP iktidar olduğunda bu vergi yürürlükte idi. AKP bir müddet sonra bu vergiyi kalıcıya çevirdi. Bu vergi deprem ile ilgili bir vergidir. Bir vergi ne için toplanıyorsa ancak oraya harcanması gerekir. Arada sırada bu ÖTV ye zam yapılıyor. Biz vatandaş olarak bu vergiyi depremle ilgili yerlere kullanılıyor olarak biliyoruz. Çünkü bu verginin amacı deprem ile ilgili olduğunu bilmekteyiz.
Depremlerde bu kadar kayıp vermemek için. Neler yapılmalıdır. 1- Binaların yapılacağı yerlerin etüttü yapılmalıdır. 2- Sulak yerlere ve dere yataklarına imar izni verilmemelidir. 3- Bina yapımına izin verilmeden önce o yerin etüttü yapılmalıdır. 4- Ondan sonra izin verilmelidir. 5- İnşaata başlandığında hafriyatı bittikten sonra, kontrol yapılıp temel atılmasına izin verilmelidir. Temelde kullanılan malzemeler kontrol edilmelidir.
6- Her binanın altına mutlaka bodrum katı yapılmalıdır. 7-Yapılan binalar her katından sonra kontrol edilmeli. Kullanılan malzeme incelenmelidir. 8- imar affı diye bir şey söz konusu olmamalıdır. 9-İmar affı gelir kaynağı olarak görülmemelidir. Bu ülkede imar barışı diye bir olay yaşanmadı mı? Kaçak ruhsatsız inşaat yapanlara bu imar barışı ile tapuları verilmedi mi? Üç kat ruhsatı alınıp da 5 kat yapanlar olmadı mı?
Sonra imar barışı ile 5 kat tapusu verilmedi mi? İmar izni almadan yapılara elektrik su bağlanmadı mı? Artık bunlar tamamen unutulup. Yeni bir imar yasası çıkarılmalıdır. Çıkarılacak bu imar yasasında hiç kimseyi koruyacak bir madde olmamalıdır. İzmir de yıkılan binaların yapımcıları hakkında soruşturma açılacak mı onu merak ediyorum. Yoksa ölen öldüğü ile kalacak mı? Depremde hayatlarını kaybedenlerin vebali yapıcı şirketler ve onlara ruhsat verenleredir. TV’lerde izledik ellerine aldıkları parçalar tuz buz oluyor.
Bunları bu yapımcı şirketler izlediğinde yürekleri hiç mi sızlamadı? Deprem üssünden 60-70 kilometre uzak da olan bir yerde bu kadar hasar görülmüş değildir. Yapıcıların hiç mi vicdanları sızlamıyor. İş olup bittikten sonra vicdanın sızlamasının hiç önemi yok. Bir keşke kelimesi vardır. Keşke şöyle yapmasaydım denilir. Artık o keşke kelimesinin hiçbir anlamı yoktur. Hani derler ya son pişmanlık para etmez.
Artık bu işin pişmanlığı falan kalmamıştır. Bu hayatlarını kaybedenlerin ölümleri eceli kaza ile ölümdür. Eceli kaza tedbiri alınmadığında dolayı olan ölümdür. İzmir depreminde şu an itibarı ile enkaz çalışması başlamayan 5-6 bina var. Artık buralarda enkazdan çıkarılacakların canlı çıkanları mucize olacaktır. Depremden korunmada çağın çok gerisindeyiz. Bir ülkenin ekonomisi ne kadar iyi ise depremden korunması da o kadar iyidir.
Dikkat ediyorsanız? Depremde evleri yıkılanların hepsi gariban kesimdir. Zenginler kendilerine saraylar, köşkler yaptırır. Garibanlarda inşaat şirketlerinin ucuza mal ettiği binalarda ikamet itmeye mecburdur. Bu konuya yaşanan olaylarla ilgili olarak yarında devam edeceğim. Depremde hayatlarını kaybedenlere Allah rahmet eylesin.
Yaralılara şifalar versin. Allah bir daha böyle acı göstermesin. Ailelerine ve İzmir’e baş sağlığı diliyorum. Geçmiş olsun İzmir. Başınız sağ olsun. Allah sabırlar versin. Kurtarma ekiplerine Allah güç kuvvet versin. İzmir halkını candan kutluyorum. Türkiye ye örnek olacak işler yaptılar. Böyle duyarlı insanlar topluluğu az görülür. Saygılarımla.
Türkiye laiktir laik kalacaktır. Ne mutlu Atatürkçüyüm diyenlere! Ne mutlu cumhuriyetçiyim diyenlere! Ne mutlu Türk milliyetçisiyim diyenlere! Ne mutlu varlığım Türk varlığına armağan olsun diyenlere! Ne mutlu demokratım diyenlere! NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
02-11- 2020 Mustafa KOÇAL